Size nasıl yardımcı olabiliriz?
Köşe Yazıları
img

Ekrem Öncü

Yeminli Mali Müşavir

Gazeteport/Thelira 11.12.2012 Tarihli "Anonim şirketin feshi istenebilir mi?" Başlıklı Ekrem Öncü Köşe Yazısı

  • 11 Aralık 2012

Ekrem öncü
Ekrem Öncü
 
 
 

Anonim şirketin feshi istenebilir mi?


Değerli okurlarımız, 31.10.2012 tarihli yazımızda Yeni TTK ile getirilen ve önemli bir azınlık hakkı olan haklı sebeple şirketin feshini isteme hakkı konusunu ele almıştık. Bugünkü yazımızda ise, Yeni TTK'nın 353'üncü maddesi ile düzenlenen fesih davası konusu yani, anonim şirketlerin hangi durumlarda feshinin istenebileceği meselesi ele alınacaktır.
 

Yeni TTK'nın 353'üncü maddesi düzenlemesi uyarınca, anonim şirketin butlanına veya yokluğuna karar verilemez. Ancak, şirketin kurulmasında kanun hükümlerine aykırı hareket edilmek suretiyle, alacaklıların, pay sahiplerinin veya kamunun menfaatleri önemli bir şekilde tehlikeye düşürülmüş veya ihlal edilmiş olursa, yönetim kurulunun, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, ilgili alacaklının veya pay sahibinin istemi üzerine şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince şirketin feshine karar verilir. Mahkeme davanın açıldığı tarihte gerekli önlemleri alır.
 

Kuruluştan itibaren, aylarla ifade edilen çok kısa bir süre geçtikten sonra anonim şirketin butlanına veya yokluğuna karar verilememesi, tescilin her türlü hukukî sakatlığı onarması (sağlığa kavuşturması) ilkesi, işlem güvenliğinin korunması gereğinin zorunlu sonucu ve anonim şirketler hukukunun bir temel ilkesidir. Bu ilkenin Türk Medenî Kanununun 47'nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü dışında istisnası yoktur. Söz konusu fıkra hükmüne göre, amacı hukuka veya ahlaka aykırı olan kişi ve mal toplulukları tüzel kişilik kazanamaz. Kuruluşta ve sermaye artırımında bazı önemli sebeplerin varlığında şirketin feshine karar verilebilir. Bu fesih kararı mahkeme tarafından verilmiş şirketin feshi kararı gibi sonuç doğurur ve şirketin tasfiyesini zorunlu kılar.
 

Feshe sebep olan kanun hükümlerine aykırılığın alacaklıların, pay sahiplerinin ve kamunun menfaatini önemli şekilde tehlikeye düşürmüş veya ihlâl etmiş olması şarttır. "önemli" sözcüğü hem menfaati hem de ihlâli kapsamaktadır. Kanun hükmünde fesih davasının davacıları sınırlı sayıda gösterilmiştir.
 

Bu davanın açılmasında bir süre var mıdır ve varsa ne kadar süre içerisinde açılmalıdır?
 

Davanın açılmasında süre şartı bulunmaktadır. Davanın, şirketin tescil ve ilanından itibaren üç aylık hak düşürücü süre içinde açılması şarttır.
 

Eksikliklerin giderilebilmesi, esas sözleşmeye veya kanuna aykırı hususların düzeltilebilmesi için mahkeme süre verebilir. Böylece, eksikliklerin giderilebilmesi ve aykırılıkların düzeltilebilmesi için mahkemenin süre verebileceği açıkça belirtilerek tartışma yaratabilecek bir noktaya açıklık getirilmiştir. Buna karşılık, mahkemenin gerekli tedbirleri davanın açıldığı tarihte alması bir zorunluluktur.
 

Dava dilekçesine deliller ile gerekli bütün bilgiler eklenir. Yargılama aşamasında delil sunulamayacağı gibi bir davanın beklenilmesi ve bilgi getirtmesi de mahkemeden istenemez. Ancak, somut olayın haklı göstermesi hâlinde, mahkeme, kesin süreye bağlayarak, davacının delil sunma ve bilgi getirtme istemini kabul edebilir. Dava, acele işlere ilişkin usule tâbîdir. Deliller ve belgeler, ilk celseye kadar hazır olmalıdır. Yargılama aşamasında dosyaya hiçbir belge giremez. Hüküm, kamu düzeni ile ilgilidir. Fesih kararı, işlem düzeni ve güvenliğini etkiler.
 

Davanın açıldığı ve kesinleşmiş olan mahkeme kararı, mahkemenin bildirimi üzerine, derhâl ve resen ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan olunur. Ayrıca, yönetim kurulu, tescil ve ilanı yapılan hususu, internet sitesine koyar. Hem davanın açıldığı hem de kesinleşen karar, mahkeme tarafından resen ticaret siciline bildirilip tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilân olunacaktır. Ayrıca yönetim kurulu, tescil ve ilân edilen hususu tatmin edici tiraja sahip olan gazetelerde ilân edecek ve web sitesine koyacaktır.
 

Yeni TTK'nın 531'inci maddesine göre, haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.
 

Bu haktan yararlanabilmek için, esas sermayenin onda birine (yüzde 10'una) sahip olmak gerekli ve yeterlidir. Bu oranda paya bir pay sahibinin sahip olması zorunlu değildir. Birden fazla pay sahibi de bir araya gelerek söz konusu hakkı kullanabilecektir. Esas sözleşme ile %10'dan daha düşük bir oran belirlenebileceği kanunun gerekçesinde yer almaktadır. örneğin, bu hakkın kullanımı için esas sözleşmede %5 pay sahibi olmanın yeterli olduğu belirlenebilecektir.
 

Halka açık şirketlerde ise yirmide bir (yüzde 5) paya sahip ortaklar şirketin feshini isteyebilecektir. Fesih talebi, şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinden istenebilecektir.
 

Ancak, şirketin feshini isteyebilmek için kanun haklı sebeplerin varlığını ön koşul olarak koymaktadır. Haklı sebepten kasıt nedir sorusu akıllara gelmektedir. Haklı sebebi kanun koyucu tanımlamamış ve örnek olarak da göstermemiştir. Böylelikle haklı sebep niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararları ile öğretiye bırakılmıştır. örneğin, İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmamış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kar payının düzenli azalması, kanunun gerekçesinde haklı sebep olarak sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep olarak sayılmamıştır. Haklı sebep belirlenirken Hakim, Medeni Kanunun 2'nci maddesinden de yararlanabilir.
 

İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına mahkeme karar verecektir. Haklı sebeplerin bulunmasına rağmen mahkeme fesih kararı vermek zorunda değildir. Şirketin feshini gerekli kılabilecek haklı sebeplerin varlığına rağmen, şirketin yaşatılmasının daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme, şirketin feshi yerine, fesih talebinde bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına ya da diğer bir çözüme karar verebilir. Konuya ilişkin daha detaylı bilgiye 31.10.2012 tarihli yazımızda yer verilmiştir.
 

Sonuç olarak, Yeni TTK'nın 353 ve 531'inci maddeleri ile şirketin feshini isteme hakkı düzenlenmiştir ancak her iki maddedeki düzenlemenin şartları çok farklıdır.
 

Bu yazıyı paylaş: