Borsagündem 21.10.2016 Tarihli "Zarar eden şirketler neden cezalandırılıyor?" Başlıklı Ekrem Öncü Köşe Yazısı
- 21 Ekim 2016
Zarar eden şirketler neden cezalandırılıyor?
Anonim ve limited gibi sermaye şirketleri belirli bir nakdi veya ayni sermaye ile kurulur ve bu sermayeyi beşeri sermaye olan insan gücü ile birleştirerek kar elde etmeye çalışırlar. Türkiye'deki şirketlerin en büyük sorunu sermaye/özkaynak yetersizliği sorunudur. Şirketler sermaye/özkaynak yetersizliğinden kaynaklı olarak borçlanma yoluna gitmek zorunda kalmaktadır. Borcun ödenebilmesinin kuralı da alınan borcun faizinden daha fazla katma değer yaratabilmektir. Aksi türlüsü, borcun borçla ödenmesidir ki, bu sürecin sonu borçların ödenememesi ve şirketlerin iflasa kadar sürüklenmesidir. Türkiye de tasarrufları ve şirket karlarını artırabilmek için katma değeri yüksek olan ürünlerin üretimi teşvik edilmeli ve üretilmesi sağlanmalıdır.
Şirketlerin ticari hayatlarında kar elde etmek olduğu gibi zarar etmek de vardır. Nitekim, çok sayıda şirket de özkaynak/sermaye yetersizliğinden borçlanmakta, finansman giderleri yüksek olmakta ya da diğer nedenlerle zarar açıklayabilmektedir. Kar elde edildiğinde devlet kar üzerinden vergisini almaktadır. Yani devlet şirketlerin faaliyetleri sonucu oluşan kardan payını almaktadır. Ancak, şirketler zarar ettiğinde devlet bu zarara iştirak etmemektedir. Zararlar ise 5 yıl boyunca izleyen dönemlerde karlardan mahsup edilerek daha az vergi ödenmektedir. Bu aslında doğal bir süreçtir, vergi kar üzerinden alınır, aksi türlü girişimciler şirket kurarak iş yapmak istemezler.
Ticari hayatta 'kar ile zarar kardeştir' diye bir tabir vardır. Şirketler kar elde ettiğinde devletler vergi yoluyla bu kara ortak olurlar. Ancak, zarar söz konusu ise maliye zarara ortak olmaz ama vergi de almaz. Bilindiği gibi, 6736 sayılı Kanunla şirketlere matrah artırımı yapmaları durumunda incelenmeme güvencesi verilmektedir. 6736 sayılı Kanunla, 2011-2015 dönemlerinde matrah beyan eden şirketlerden her yıl için asgari bir matrah belirlenerek bu asgari matrahın altına düşmemek koşulu ile, matrahlarının %15-35 arasında artırılması halinde matrah artırılan yıllar için vergi incelemesi yapılmayacağı düzenlemiştir.
Aslında bu düzenleme ile zararlı şirketler bir ölçüde cezalandırılmaktadır. Kanun ile zararlı şirketlere asgari had belirlenerek 2011 için 28.000 TL, 2012 için 29.650 TL, 2013 için 31.490 TL, 2014 için 33.470 TL ve 2015 için 37.940 TL tutarında matrah artırmaları ve bu tutarların %20'sini ödemeleri söylenmektedir. Buraya kadar bir problem bulunmamaktadır.
Ancak zararlı şirketleri asıl cezalandırma noktası devreden zararın yarısının izleyen yıllarda karlardan mahsup edilememesi noktasıdır. örneğin bir şirket, 2015 yılında 100 TL kar elde etmiş ve bu tutarı da matrah olarak beyan etmiş ise, asgari had olan 37.940 TL'nin %20'sini (7.588 TL) ödeyerek matrah artırımından yararlanabilecek ve başkaca külfete katlanmayacaktır.
Halbuki, başka bir şirket 2015 yılında örneğin 5.000.000 TL zarar açıklamış ise 2015 yılında matrah artırımından yararlanabilmek için 37.940 TL'nin %20'si olan 7.588 TL'yi ödeyecek, üstüne 2015 yılından 2016 yılına devreden zararını 5.000.000 TL olarak değil, 2.500.000 TL olarak dikkate alabilecektir ve bu nedenle katlandığı maliyet (2.500.000 x %20=) 500.000 TL olacaktır. İki örneği kıyasladığımızda matrah artırımının maliyeti zarar eden şirket için oldukça yüksek olmaktadır.
Bu nedenle de, zarar eden şirketler 6736 sayılı Kanun uyarınca matrah artırımı yapmak istemelerine rağmen bundan vazgeçmektedir. Devlet kar elde edildiğinde karın %20'sini alıyor ama zarar edildiğinde zarara ortak olmadığı gibi zararı kabul etmiyor. Bu durum vergide adalet ilkesini zedeliyor ve firmaların matrah artırımından vazgeçmelerine neden oluyor. Maliye de matrah artırımı nedeniyle elde edebileceği gelirden vazgeçmek zorunda kalıyor.