Bilindiği üzere Uluslararası Muhasebe Standartlarının (UMS) çevirisi niteliğinde olan Türkiye Muhasebe Standartları (TMS), ülkemizde 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) ile birlikte, tüm şirketler ve gerçek kişi teşebbüsler tarafından uygulanmak üzere yürürlüğü girecektir. Mevcut halde sadece Sermaye Piyasası Kanunu (SPK) na tabi halka açık şirketler tarafından uygulanan bu standartlar, aksine bir düzenleme yapılmadığı sürece bütün iktisadi işletmeler tarafından tatbik edilmek zorundadır. Böylece, ülkemizde Tek Düzen Hesap Planına (TDHP) göre 1992 yılından beri yapılan muhasebe işlemleri, artık bu yeni standartlara göre kayıt altına alınacaktır. TMS'nın ülkemizde yürürlüğe girecek olması, birçok kesimi yakından ilgilendirmektedir. ülkemizde şimdiye kadar süregelen mevcut muhasebe uygulamalarından çok farklı bir anlayışla zaman içerisinde olgunlaştırılarak günümüze kadar olan süreçte meydana getirilmiş ve halen de üzerinde zaman zaman değişikler yapılan/yapılacak olan UMS'nın çevirisi niteliğindeki TMS ilk etapta; mevcut alışkanlıkların dışında ister istemez kafalarda bir belirsizlik ve bilinmezlik barındırmaktadır. Bu nedenle de yazılarımızda bu konuların kamuoyu ile paylaşılmasının, faydalı olacağını düşünmekteyiz. özellikle Mali Müşavirler ile Bağımsız Denetim yapacak olan Denetçiler, bu standartların uygulamacısı ve denetleme sorumlusu olarak, bu standartların amacına uygun ve doğru olarak kayıt altına alınmasında en önemli rolü üstlenecektir. Globalleşme olarak tanımlanan ticari, ekonomik ve siyasi gelişmeler, dünyada ülkelerin birbiri olan iletişimini artırmış ve standart uygulamalar, asıl ticari alanda bir zorunluluk doğurmuştur ve tabi olarak standartlaşmanın en önemli yansıması olan şeffaflık, özellikle yatırımcılar açısından en önemli ihtiyaç haline gelmiştir. Bu halde de standartlara uygun olarak düzenlenen finansal tabloların, tabloları okuyan herkes için aynı şeyi doğru olarak ifade etmesi, varılmak istenen en temel amaç olmuştur. ülkemizde TMS uygulamalarına, herhangi bir erteleme olmaması halinde, 01.01.2013 tarihinden itibaren başlayacaktır. Bu çerçevede mevcut finansal tablolar, 31.12.2012 tarihi itibariyle yeni standartlara göre çevrilecektir. TMS'nin ülkemizde uygulanmaya başlaması ile, şirketlerin aktif ve pasifi gerçek durumu gösterecek olup; fiktif nitelikteki aktifler, eksik gösterilen yükümlülükler gibi hususlar büyük ölçüde bertaraf edilmiş olacak ve finansal tablolar daha güvenilir kabul edilecektir. Kuşkusuz yeni TTK da öngörülen 'Bağımsız Denetim' müessesesi, uygulamanın başarısındaki en büyük etken olacaktır. Muhasebe standartları ve bağımsız denetim; yatırımcıların, özellikle işletme yönetiminde yer almayan şirket ortaklarının, devletin vb. menfaat gruplarının kesinlikle lehine olacaktır. Bu kapsamda yatırımcılar, güvenip iştirak ettikleri şirketlerin mali peçeleme yapılan veyahut reel olmayan bilançoları nedeniyle büyük bir iktisadi riskle karşı karşıya kalmayacak, yatırımlar güven içerisinde gelişecek ve ülkemiz yurtdışından daha fazla yatırım çekecektir. Diğer taraftan bu uygulamalar, ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan kayıt dışı ekonominin minimum seviyeye indirilmesinde çok önemli bir rol oynayacaktır. Muhasebe standartlarının, küçük ve orta ölçekli işletmeler için bir zorluk yaratacağı öngörülmüş ve bu işletmeler için daha pratik olacağı düşünülen ve İngilizce 'IFRS for SMEs' olarak tabir edilen standardın birebir çevirisi olan KOBİ TFRS yayımlanmıştır. ülkemizdeki şirketlerin yaklaşık % 99'unun KOBİ olduğu düşünüldüğünde, KOBİ TFRS'nin hemen hemen bütün iktisadi işletmeleri ilgilendirdiği aşikardır. Dolayısıyla KOBİ TFRS uygulamasına yönelik pratik bilgilerin de köşemizde paylaşılması öngörülmüştür. Bu çerçevede, yazılarımızda TMS/TFRS tam seti ile KOBİ TFRS'nin benzeşen ve ayrışan yönleri sade bir şekilde ortaya konulmaya çalışılacaktır. öte yandan ülkemizde daha çok vergi mevzuatı çerçevesinde tutulan muhasebe uygulamalarının da, Türkiye Muhasebe Standartları ile benzeşen ve ayrışan yönleri yazılarımızda açıklanacaktır. Zihinlerde oluşacak KOBİ TFRS ve Tam Set TMS/TFRS uygulayacak olan firmaların hangi esaslara göre belirleneceği düşüncesi ise, KOBİ TFRS'nin 1. bölümünde, şu şekilde açıklanmıştır: KOBİ TFRS'nin, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler tarafından kullanılması amaçlanmaktadır. Standarda göre KOBİ tanımında en önemli ayrıntı, KOBİ'lerin kamuya hesap verme yükümlülüğünün olmamasıdır. Buna göre; Kamuya hesap verme yükümlülüğü bulunduğu kabul edilen işletmeler olan; -Bankalar, yatırım bankaları, yatırım fonları, kredi birlikleri, sigorta şirketleri, emeklilik şirketleri, bireysel emeklilik fonları, faktoring şirketleri, finansal kiralama şirketleri, aracı kuruluşlar ve benzeri finans kuruluşları ile, -Borçlanma araçlarının ve özkaynağa dayalı finansal araçların kamuya açık piyasada (yerel ve bölgesel piyasalar dahil olmak üzere, yerli veya yabancı bir sermaye piyasasında veya tezgah üstü piyasada) işlem görmesi veya bu tür bir piyasada işlem görmek üzere söz konusu araçların ihraç edilme aşamasında bulunulması halinde, kamuya hesap verme yükümlülüğü olduğu kabul edilir. Buna göre, yukarıda sayılan kuruluşlar ile halka açık şirketler ve borçlanmak üzere tahvil ihraç eden şirketlerin KOBİ olmadığı kabul edilecektir. Dolayısıyla bu şirketler, tam set TMS/TFRS uygulamak zorundadırlar. Bir başka deyişle, kamuya hesap verme yükümlülüğü bulunan işletmeler KOBİ TFRS uygulayamaz. Bu şirketlerin dışında kalan firmalar, başka herhangi bir belirleme yapılmadığı sürece KOBİ TFRS uygulayacaktır. Sonuç itibariyle, Türkiye Muhasebe Standartlarına ilişkin genel bir bilgilendirme niteliğinde olan bu yazımızı takip edecek olan yazılarımız da; tam set TMS/TFRS, KOBİ TFRS ve ülkemizde daha çok vergi mevzuatı çerçevesinde tutulan muhasebe uygulamalarının, benzeşen ve ayrışan yönleri sizlerle paylaşılacaktır. |