Gazeteport/Thelira 01.04.2013 Tarihli "Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyesi olmayan müdürlerin sorumlulukları nasıldır?" Başlıklı Ekrem Öncü Köşe Yazısı
- 1 Nisan 2013
Ekrem öncü
<lt;/div>
Bilindiği üzere, anonim şirketler yönetim kurulları aracılığıyla yönetilir ve temsil olunur. Ancak, yönetim kurulları bir kısım yetkilerini yönetim kurulu üyelerinden bazılarına deveredebileceği gibi yönetim kurulu üyesi olmayan müdürlere de devredebileceklerdir. Bu yazımızın konusunu, yönetim kurulu üyesi olmayan müdürlerin sorumlulukları meselesi oluşturacaktır.
Yeni TTK'nın 365'inci maddesinde de belirtildiği üzere, anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilecek ve temsil edilecektir. Bu düzenleme, Eski TTK'nın 317'nci maddesi düzenlemesinde olduğu gibidir. Yeni TTK'nın 365'inci maddesiyle getirilen yenilik ise, kanundaki istisnai hükümlerin saklı olduğu düzenlemesidir. Kanundaki istisnaların saklı olmasından kasıtın ne olduğunu daha önceki yazılarımda ele almıştım. Ancak, konu bütünlüğü gereği konu kısaca tekrar ele alınacaktır.
Kanundaki istisnaların saklı olmasından kasıt ne anlama gelmektedir?
- Kanuni istisnaların başında Yeni TTK'nın 367'nci maddesinin birinci fıkrası gelmektedir. Bu düzenleme uyarınca, yönetim kurulu esas sözleşmeye konulacak bir hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili kılınabilir. Ancak, hemen vurgulanmalıdır ki, genel kurul kararı yönetimin devri için yeterli olmayacak, bu konuda esas sözleşmede hüküm bulunacaktır. Aksi türlü yönetimin devri mümkün olmayacaktır.
Yönetim kurulunca hazırlanacak bu iç yönerge, şirketin yönetimini düzenler; bunun için gerekli olan görevleri, tanımlar, yerlerini gösterir, özellikle kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu belirler. Yönetim kurulu, istem üzerine pay sahiplerini ve korunmaya değer menfaatlerini ikna edici bir biçimde ortaya koyan alacaklıları, bu iç yönerge hakkında, yazılı olarak bilgilendirir.
Yönetimin devredilmediği durumlarda ise tüm yönetim kurulu üyeleri yönetim yetkisine haiz olacaklarıdır.
367'nci madde hükmü uyarınca devredilen yönetim yetkisi olup, bu madde düzenlemesi temsil yetkisinin devrini kapsamamaktadır. Yani yönetim yetkisinin devri ile temsil yetkisinin devri birbirinden ayrılmıştır. Temsil yetkisinin devri ise, 370'inci maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.
- Diğer bir istisnai durum olan temsil yetkisinin devri ise, Yeni TTK'nın 370'nci maddesinin ikinci fıkrası ile düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme uyarınca, yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. Bu halde, en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.
370'inci maddenin ilk fıkrasına göre ise, esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir.
- Tasfiyeye girmiş şirketlerde tasfiye memurları da tasfiyeye ilişkin yönetim ve temsil hak ve yetkilerini kullandıklarından, söz konusu yetkileri ve hakları düzenleyen hükümler de istisnalar kapsamındadır.
Yeni TTK'nın 375'inci maddesi yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkilerini düzenlemektedir. Maddede sayılan hallerde yönetim kurulu görev ve yetkilerini devredemeyecektir. Yani, 365'inci madde (kanundaki istisnai hükümlerin saklı olduğu) düzenlemesi 375'inci madde düzenlemesi ile bağlantılı olduğundan, 375'nci maddede sayılan hallerde devir mümkün olmayacaktır.
Yeni TTK'nın 365'inci maddesine Eski TTK'nın 317'nci maddesinden ayrı olarak eklenen 'kanundaki istisnai hükümler saklıdır' ifadesi ile, 'anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur' düzenlemesi genişletilmiştir. Bu ilave ile, anonim şirketlerin yönetim ve temsilinin yalnızca yönetim kurulundan ibaret olmadığı anlatılmak istenmektedir. İstisnai hükümler eklenerek madde genişletilmiştir ve bu istisnai düzenlemelerin neler olduğun yazımızın yukarıdaki bölümünde ele alınmıştır.
Anonim şirketlerin yönetim ve temsili yönetim kurulu üyesi dışında bir veya birden fazla müdüre bırakılacak olur ise, bu kişilerin sorumlulukları nasıl olacaktır?
TTK bakımından sorumluluk Yeni TTK'nın 553'üncü maddesinde düzenlenmiştir ve konuyu daha önceki 'Şirketi zarara uğratanların sorumlulukları nasıldır?' başlıklı yazımızda ele almıştık.
Burada asıl olarak dışarıdan seçilen müdürlerin 6183 sayılı Kanun ile 213 sayılı VUK bakımından sorumlulukları ele alınacaktır.
Konuya ilişikin olarak Seri A 1 Nolu Tahsilat genel Tebliğinde açıklamalar yapılmıştır. Buna göre, 6183 sayılı Kanunun Mükerrer 35 inci maddesinde kanuni temsilcilerin sorumlulukları düzenlenmiştir. Madde başlığında yer alan 'kanuni temsilciler' ifadesi; tüzel kişilerin, küçüklerin ve kısıtlıların kanuni temsilcilerini, tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenleri, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye'deki mümessillerini kapsamaktadır.
Tüzel kişiliği haiz kuruluşlar için ayrıca ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen ana sözleşmelerinde ve bu sözleşmelerde aynı usulle yapılan değişikliklerde tayin edilen kanuni temsilciler, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35'inci maddesi ile amme alacağının ödenmesinden sorumlu tutulmuşlardır.
Buna göre, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35'inci maddesi uygulamasında kanuni temsilci, şirket esas sözleşmesi ile temsile yetkilendirilmiş veya kaynağını esas sözleşmeden alan yetki ile idare meclisi ya da genel kurulca temsil yetkisi verilmiş kişi veya kişiler olacaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da idare ve temsil yetkisi verilen kişi ya da kişilerden birinin mutlak surette yönetim kurulu üyelerinden birisi olmasıdır.
Türk Ticaret Kanununa ilişkin yukarıda yer verilen açıklamalar dikkate alınarak, bir anonim şirketin kanuni temsilcileri;
a) öncelikle şirket esas sözleşmesinde yönetim kurulu üyelerinden birinin veya birden fazlasının şirketi temsile yetkili kılınıp kılınmadığı,
b) Şirketi temsile yetkili üye esas sözleşmede belirlenmemiş ise sözleşmede yönetim kurulu veya genel kurula, yönetim kurulu üyesi olması şartıyla murahhas üyeleri veya şirkette pay sahibi olmayan sorumlu müdürleri temsilci olarak belirleme konusunda yetki verilip verilmediği,
c) Esas sözleşmede temsilci belirleme konusunda yetkisi bulunan organ tarafından bu yetki çerçevesinde temsil salahiyetinin; yönetim kurulu üyelerinden biri veya birkaçına ya da yönetim kurulu üyelerinden en az biri ile birlikte şirketin sorumlu müdürü veya müdürlerine devredilip devredilmediği,
Bu hususların varlığı, ticaret sicili kayıtlarına ve ilanın yapıldığı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesine bakılarak tayin olunacaktır.
Buna göre, amme alacağının anonim şirket şeklinde örgütlenmiş tüzel kişiliğin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde tüzel kişiliğin kanuni temsilcisi konumundaki yönetim kurulu üyelerinin şahsi malvarlıklarından takip ve tahsili cihetine gidilmeden önce, şirket esas sözleşmesinin tetkik olunması, temsil salahiyetinin aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan murahhas bir veya birkaç üyeye veya şirkette pay sahibi olmayan müdürlere bırakılmış olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Yapılacak tespit sonucunda; şirketi temsil salahiyetinin murahhas üye veya üyeler ile şirkette pay sahibi olmayan müdürlere bırakıldığının anlaşılması halinde amme alacağının bunlardan takip ve tahsiline gidilmesi, bu durumda diğer yönetim kurulu üyeleri hakkında işlem yapılmaması icap etmektedir.
Şirket esas sözleşmesinde bu şekilde bir görevlendirmeye ilişkin herhangi bir kayıt bulunmaması halinde, Eski Türk Ticaret Kanununun 317'nci (Yeni TTK'nın 365'inci) maddesi hükmü göz önüne alınacak, yönetimde bulunan tüm üyelerin müşterek ve müteselsil sorumlulukları dikkate alınarak haklarında 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35'inci maddesi uyarınca işlem yapılacaktır.
Burada önemle vurgulamak istediğimiz bir diğer husus ise, Danıştay üçüncü Daire'nin 26.05.1999 tarihli 1998/2761 esas numaralı ve 1999/2128 numaralı Kararı'dır. Söz konusu Karar'da, yönetim kurulu üyelerinin kanuni temsilci sıfatını üyelikle değil, temsil yetkisi ile kazandıkları, dolayısıyla yönetim kurulu üyelerine şirketi temsile yönelik herhangi bir yetki verilmemesi halinde, bu üyelerin şirketin vadesinde ödenmeyen vergi ve ceza borçlarından sorumlu tutulmaması gerektiği belirtilmiştir.
VUK 359'uncu madde kapsamında da yönetim kurulu üyesi olmayıp dışarıdan müdür olarak atanan kanuni temsilcilerin sorumlulukları, yönetim kurulu üyesi olan kanuni temsilcilerin sorumluluklarından farklı değildir.
Sonuç olarak, ister yeni TTK, ister 6183 sayılı Kanun, isterse VUK 359 kapsamındaki sorumluluk bakımından yönetim kurulu üyesi olmayıp dışarıdan atanan kanuni temsilci olan müdürler ile yönetim kurulu üyesi olarak seçilen müdürlerin sorumlulukları aynıdır.
Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyesi olmayan müdürlerin sorumlulukları nasıldır?
Bilindiği üzere, anonim şirketler yönetim kurulları aracılığıyla yönetilir ve temsil olunur. Ancak, yönetim kurulları bir kısım yetkilerini yönetim kurulu üyelerinden bazılarına deveredebileceği gibi yönetim kurulu üyesi olmayan müdürlere de devredebileceklerdir. Bu yazımızın konusunu, yönetim kurulu üyesi olmayan müdürlerin sorumlulukları meselesi oluşturacaktır.
Yeni TTK'nın 365'inci maddesinde de belirtildiği üzere, anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilecek ve temsil edilecektir. Bu düzenleme, Eski TTK'nın 317'nci maddesi düzenlemesinde olduğu gibidir. Yeni TTK'nın 365'inci maddesiyle getirilen yenilik ise, kanundaki istisnai hükümlerin saklı olduğu düzenlemesidir. Kanundaki istisnaların saklı olmasından kasıtın ne olduğunu daha önceki yazılarımda ele almıştım. Ancak, konu bütünlüğü gereği konu kısaca tekrar ele alınacaktır.
Kanundaki istisnaların saklı olmasından kasıt ne anlama gelmektedir?
- Kanuni istisnaların başında Yeni TTK'nın 367'nci maddesinin birinci fıkrası gelmektedir. Bu düzenleme uyarınca, yönetim kurulu esas sözleşmeye konulacak bir hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili kılınabilir. Ancak, hemen vurgulanmalıdır ki, genel kurul kararı yönetimin devri için yeterli olmayacak, bu konuda esas sözleşmede hüküm bulunacaktır. Aksi türlü yönetimin devri mümkün olmayacaktır.
Yönetim kurulunca hazırlanacak bu iç yönerge, şirketin yönetimini düzenler; bunun için gerekli olan görevleri, tanımlar, yerlerini gösterir, özellikle kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu belirler. Yönetim kurulu, istem üzerine pay sahiplerini ve korunmaya değer menfaatlerini ikna edici bir biçimde ortaya koyan alacaklıları, bu iç yönerge hakkında, yazılı olarak bilgilendirir.
Yönetimin devredilmediği durumlarda ise tüm yönetim kurulu üyeleri yönetim yetkisine haiz olacaklarıdır.
367'nci madde hükmü uyarınca devredilen yönetim yetkisi olup, bu madde düzenlemesi temsil yetkisinin devrini kapsamamaktadır. Yani yönetim yetkisinin devri ile temsil yetkisinin devri birbirinden ayrılmıştır. Temsil yetkisinin devri ise, 370'inci maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.
- Diğer bir istisnai durum olan temsil yetkisinin devri ise, Yeni TTK'nın 370'nci maddesinin ikinci fıkrası ile düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme uyarınca, yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. Bu halde, en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.
370'inci maddenin ilk fıkrasına göre ise, esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir.
- Tasfiyeye girmiş şirketlerde tasfiye memurları da tasfiyeye ilişkin yönetim ve temsil hak ve yetkilerini kullandıklarından, söz konusu yetkileri ve hakları düzenleyen hükümler de istisnalar kapsamındadır.
Yeni TTK'nın 375'inci maddesi yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkilerini düzenlemektedir. Maddede sayılan hallerde yönetim kurulu görev ve yetkilerini devredemeyecektir. Yani, 365'inci madde (kanundaki istisnai hükümlerin saklı olduğu) düzenlemesi 375'inci madde düzenlemesi ile bağlantılı olduğundan, 375'nci maddede sayılan hallerde devir mümkün olmayacaktır.
Yeni TTK'nın 365'inci maddesine Eski TTK'nın 317'nci maddesinden ayrı olarak eklenen 'kanundaki istisnai hükümler saklıdır' ifadesi ile, 'anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur' düzenlemesi genişletilmiştir. Bu ilave ile, anonim şirketlerin yönetim ve temsilinin yalnızca yönetim kurulundan ibaret olmadığı anlatılmak istenmektedir. İstisnai hükümler eklenerek madde genişletilmiştir ve bu istisnai düzenlemelerin neler olduğun yazımızın yukarıdaki bölümünde ele alınmıştır.
Anonim şirketlerin yönetim ve temsili yönetim kurulu üyesi dışında bir veya birden fazla müdüre bırakılacak olur ise, bu kişilerin sorumlulukları nasıl olacaktır?
TTK bakımından sorumluluk Yeni TTK'nın 553'üncü maddesinde düzenlenmiştir ve konuyu daha önceki 'Şirketi zarara uğratanların sorumlulukları nasıldır?' başlıklı yazımızda ele almıştık.
Burada asıl olarak dışarıdan seçilen müdürlerin 6183 sayılı Kanun ile 213 sayılı VUK bakımından sorumlulukları ele alınacaktır.
Konuya ilişikin olarak Seri A 1 Nolu Tahsilat genel Tebliğinde açıklamalar yapılmıştır. Buna göre, 6183 sayılı Kanunun Mükerrer 35 inci maddesinde kanuni temsilcilerin sorumlulukları düzenlenmiştir. Madde başlığında yer alan 'kanuni temsilciler' ifadesi; tüzel kişilerin, küçüklerin ve kısıtlıların kanuni temsilcilerini, tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenleri, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye'deki mümessillerini kapsamaktadır.
Tüzel kişiliği haiz kuruluşlar için ayrıca ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen ana sözleşmelerinde ve bu sözleşmelerde aynı usulle yapılan değişikliklerde tayin edilen kanuni temsilciler, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35'inci maddesi ile amme alacağının ödenmesinden sorumlu tutulmuşlardır.
Buna göre, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35'inci maddesi uygulamasında kanuni temsilci, şirket esas sözleşmesi ile temsile yetkilendirilmiş veya kaynağını esas sözleşmeden alan yetki ile idare meclisi ya da genel kurulca temsil yetkisi verilmiş kişi veya kişiler olacaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da idare ve temsil yetkisi verilen kişi ya da kişilerden birinin mutlak surette yönetim kurulu üyelerinden birisi olmasıdır.
Türk Ticaret Kanununa ilişkin yukarıda yer verilen açıklamalar dikkate alınarak, bir anonim şirketin kanuni temsilcileri;
a) öncelikle şirket esas sözleşmesinde yönetim kurulu üyelerinden birinin veya birden fazlasının şirketi temsile yetkili kılınıp kılınmadığı,
b) Şirketi temsile yetkili üye esas sözleşmede belirlenmemiş ise sözleşmede yönetim kurulu veya genel kurula, yönetim kurulu üyesi olması şartıyla murahhas üyeleri veya şirkette pay sahibi olmayan sorumlu müdürleri temsilci olarak belirleme konusunda yetki verilip verilmediği,
c) Esas sözleşmede temsilci belirleme konusunda yetkisi bulunan organ tarafından bu yetki çerçevesinde temsil salahiyetinin; yönetim kurulu üyelerinden biri veya birkaçına ya da yönetim kurulu üyelerinden en az biri ile birlikte şirketin sorumlu müdürü veya müdürlerine devredilip devredilmediği,
hususlarına göre belirlenecektir.
Bu hususların varlığı, ticaret sicili kayıtlarına ve ilanın yapıldığı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesine bakılarak tayin olunacaktır.
Buna göre, amme alacağının anonim şirket şeklinde örgütlenmiş tüzel kişiliğin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde tüzel kişiliğin kanuni temsilcisi konumundaki yönetim kurulu üyelerinin şahsi malvarlıklarından takip ve tahsili cihetine gidilmeden önce, şirket esas sözleşmesinin tetkik olunması, temsil salahiyetinin aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan murahhas bir veya birkaç üyeye veya şirkette pay sahibi olmayan müdürlere bırakılmış olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Yapılacak tespit sonucunda; şirketi temsil salahiyetinin murahhas üye veya üyeler ile şirkette pay sahibi olmayan müdürlere bırakıldığının anlaşılması halinde amme alacağının bunlardan takip ve tahsiline gidilmesi, bu durumda diğer yönetim kurulu üyeleri hakkında işlem yapılmaması icap etmektedir.
Şirket esas sözleşmesinde bu şekilde bir görevlendirmeye ilişkin herhangi bir kayıt bulunmaması halinde, Eski Türk Ticaret Kanununun 317'nci (Yeni TTK'nın 365'inci) maddesi hükmü göz önüne alınacak, yönetimde bulunan tüm üyelerin müşterek ve müteselsil sorumlulukları dikkate alınarak haklarında 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35'inci maddesi uyarınca işlem yapılacaktır.
Burada önemle vurgulamak istediğimiz bir diğer husus ise, Danıştay üçüncü Daire'nin 26.05.1999 tarihli 1998/2761 esas numaralı ve 1999/2128 numaralı Kararı'dır. Söz konusu Karar'da, yönetim kurulu üyelerinin kanuni temsilci sıfatını üyelikle değil, temsil yetkisi ile kazandıkları, dolayısıyla yönetim kurulu üyelerine şirketi temsile yönelik herhangi bir yetki verilmemesi halinde, bu üyelerin şirketin vadesinde ödenmeyen vergi ve ceza borçlarından sorumlu tutulmaması gerektiği belirtilmiştir.
VUK 359'uncu madde kapsamında da yönetim kurulu üyesi olmayıp dışarıdan müdür olarak atanan kanuni temsilcilerin sorumlulukları, yönetim kurulu üyesi olan kanuni temsilcilerin sorumluluklarından farklı değildir.
Sonuç olarak, ister yeni TTK, ister 6183 sayılı Kanun, isterse VUK 359 kapsamındaki sorumluluk bakımından yönetim kurulu üyesi olmayıp dışarıdan atanan kanuni temsilci olan müdürler ile yönetim kurulu üyesi olarak seçilen müdürlerin sorumlulukları aynıdır.