Size nasıl yardımcı olabiliriz?
Köşe Yazıları
img

Dr. Ekrem Öncü

Yeminli Mali Müşavir

Gazeteport/Thelira 01.11.2013 Tarihli "Tüketici kanunu ile bileşik faizin kaldırılması TTK emridir!" Başlıklı Ekrem Öncü Köşe Yazısı

  • 1 Kasım 2013

Ekrem öncü
Ekrem Öncü
 
 
 
 

Tüketici kanunu ile bileşik faizin kaldırılması TTK emridir!


Değerli okurlarımız, daha önceki yazılarımda bankaların milyonlarca kişiye uyguladığı bileşik faizin yasal olmadığını ele almıştım. Bilindiği üzere, Tüketici Kanun Taslağı Mecliste görüşülmeye başlandı ve bileşik faize yönelik de sınırlama getirilmesi öngörülmektedir. Bankalar bakımından çok ciddi bir gelir kaynağı olan bileşik faize yönelik olarak Tüketici Kanununda yapılacak bir düzenleme isabetli olacaktır.
 

Bankaların faiz dışı gelir kalemleri arasında, kredi kartı yıllık aidat ücreti, hesap işletim ücreti, işlemsizlik ücreti, dosya masrafı, komisyon ücreti, hayat sigortası ücreti, sigorta bedelleri, katkı payı, ekspertiz ücreti, ipotek tesis ücreti, ipotek fek ücreti, ilave peşin komisyon, havale ücretleri, EFT ücretleri, internet şubelerinden yurt içi/ yurt dışı bankalara yapılan döviz transfer ücretleri, ATM nakit çekim masrafı, bakiye görüntüleme ücreti, dekont ücreti, ekstre ücreti, telefon, faks ve posta ücretleri menkul kıymet bakım ücreti, nakit avans komisyonu, asıl kart bedeli / ek kart bedeli gibi kalemler sayılarak, 54 maddelik Tüketici Kanun Taslağı ile tüketicilerden 31 kalemde alınan bedellerin kaldırılmasının öngörülmektedir.
 

9 Ağustos 2012 tarihli yazımızda 'bankaların milyonlarca kişiye uyguladığı bileşik faiz yasal mıdır?' diye sormuş ve konuyu yasal boyutuyla ele almıştık. Söz konusu yazımızda, Yeni TTK ile birlikte, bileşik faiz uygulamasının daraltıldığını ve cari hesaplarla her iki taraf bakımından da ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde uygulanabileceğini belirtmiştik.
 

Ticari işlerde faiz konusu Yeni TTK'nın 8'inci maddesinde düzenlenmiş olup, ticari işlerde faizin serbestçe belirlenebilmesi düşüncesi esas olmakla birlikte, bileşik faiz uygulamasının kapsamı daraltılmıştır. Eski TTK'da bileşik faiz uygulanması için borçlu bakımından ticari iş olması yeterli iken, Yeni TTK ile her iki taraf bakımından da ticari iş olma şartı getirilmiştir. Eski TTK uyarınca bir tacire tacir olmayan bir vatandaşın para vermesi durumunda bileşik faiz uygulanabiliyorken, Yeni TTK ile bu mümkün olmayacaktır. Her iki taraf da tacir olmak zorundadır. Tacir olmayanlar arasındaki sözleşmelerde buradaki düzenlemeler uygulanmayacaktır. Ayırca, üç aydan aşağı olmamak üzere cari hesaplar için de bileşik faiz yürütülebilecektir.
 

TTK'nın 8'inci maddesi iki durumda bileşik faiz hesaplanabileceğini düzenlemiştir. Birisi tacirler arasındaki ticari işlemlerde, bir diğeri ise cari hesaplarda. Bankalarla tacir olmayanlar arasındaki işlem ticari işlem değildir ve bileşik faiz uygulanması da mümkün olmayacaktır. Bir diğer bileşik faiz uygulamasına konu olabilecek husus cari hesaptır. Cari hesap nedir sorusunun cevabı da TTK'da mevcuttur.
 

Yeni TTK'nın 89-101'inci maddelerinde cari hesap düzenlemesi yer almaktadır. Cari hesap sözleşmesi, iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşmesidir. Bu sözleşme yazılı yapılmadıkça geçerli olmaz (Md. 89).
 

Cari hesap konusu Yargıtay'a taşınmıştır. Bankacılık uygulamasında büyük ölçüde cari hesap sözleşmelerine dayandırılan ve cari hesap şeklinde işleyeceği hükme bağlanan kredi sözleşmelerinin gerçek anlamda cari hesap olup olmadığı konusunda Yargıtay 03.02.1989 tarihli ve 286 Esas ve 493 Karar Nolu Kararında; 'Bankanın müşterisine tahsis ettiği kredi hesabı 'borçlu cari hesabı' olarak adlandırılır. Müşteri bu hesaptan verilen limit içerisinde kredi kullanır, ya hesaptan para çeker, havale ile temlik yapar ya da teminat mektubu, aval, kefalet gibi bankanın itibarına dayanan krediler talep eder. Müşteri hep borçlu durumdadır. Gerek borçlu cari hesabı ve gerek adi cari hesap (küçük cari hesap) şeklinde açılan banka hesaplarında, birincisinde kredi müşterisinin, ikincisinde bankanın alacaklı duruma geçmeleri mümkün olmadığı, bu nedenle de TTK (Eski TTK)'nın 87/1 maddesinde yer alan karşılıklılık unsuru bulunmadığı cihetle TTK'daki cari hesap tanımına uymaz' demiştir. Yine Yargıtayın bu yönde 1970 ve 1985 yıllarında vermiş olduğu kararlar bulunmaktadır.
 

Yargıtay Kararlarında cari hesapta 'karşılıklılığa' vurgu yapılmıştır. Gerçekten de, cari hesapta her iki tarafın da birbirlerine borçları vardır ve her iki tarafın da birbirlerinden alacakları bulunmaktadır. Borçlarla alacaklar birbirlerine mahsup edilmektedir. Bankalarla milyonlarca kredi kartı, kredili mevduat, kredi kullanıcıları arasında böyle bir ilişki yoktur.
 

Yeni TTK ile faize ilişkin getirilen bir diğer önemli yenilik ise, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin saklı olduğu düzenlemesidir. Böylelikle, Yeni TTK ile tüketiciler lehine hareket edilerek söz konusu Kanunda tüketici lehine yapılan düzenlemelerin dikkate alınması gerektiği Yeni TTK'da belirtilmiş olmaktadır.
 

Tam da Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Taslağı konuşulurken Yeni TTK ile yapılan atıf nedeniyle bankaların milyonlarca kişiye yasal dayanaktan yoksun olarak uyguladığı bileşik faiz uygulaması konusunun önüne geçilebilecektir. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun Taslağında böyle bir düzenlemeye gidilmesi halinde Yeni TTK düzenlemesine göre önceliği olacağı için bileşik faiz engellenmiş olacaktır. Faiz dışı kalemler üzerinde gösterilen hassasiyetin bileşik faiz uygulamasında da gösterilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Milyonlarca kişiye uygulanan bileşik faiz nedeniyle elde edilen faiz rakamının faiz dışı kalemlere göre çok daha yüksek meblağlar olacağı aşikardır.
 
 

Bu yazıyı paylaş: