Gazeteport/Thelira 10.09.2014 Tarihli "Vergi iadesi icra dairesinden kaçırılabilir mi?" Başlıklı Ekrem Öncü Köşe Yazısı
- 10 Eylül 2014
Vergi iadesi icra dairesinden ka&amamp;ccedil;ırılabilir mi?
MüKELLEFLER VERGİ DAİRESİNDEN OLAN İADE ALACAKLARINI İCRA DAİRELERİNDEN KAçIRABİLİR Mİ?
Değerli okurlarımız, özellikle vergi dairelerinden iade alacağı olan mükelleflerin alacaklıları icra daireleri aracılığı ile mükellefin iade alacağının mükellefe değil icra dairesine ödenmesi için işlem yapabilmektedir. Bu halde, icra daireleri vergi dairelerine yazı yazarak ödemenin iade alacağı olan mükellefe değil kendilerine yapılmasını isteyebilmektedirler.
Böyle durumlarda iade alacağı bulunan mükellefler de genellikle vergi dairelerinden olan iade alacaklarını icra dairelerine kaptırmamak için alacaklarını üçüncü kişilere temlik etmektedirler.
Diğer yandan iade alacağı bulunan mükelleflerin amme borçları da bulunabilir. Ya da mükellef vergi dairesinden alacağın kendisine ödenmesini talep edebilir.
İşte bu dört halde (icra dairesinin icra takibine başlamış olması, alacağın temlik edilmesi, amme borcu bulunması ya da mükellefin kendisinin alacağını talep etmesi ), vergi daireleri nasıl hareket edecek ve ödemeyi kime yapacaktır?
Konunun kolay anlaşılması bakımından mükellefin YMM Raporu ile 1.000.000.-TL KDV iade talebinde bulunduğunu kabul edelim. Mükellefin;
-250.000.-TL amme borcu,
-icra takibi aşamasında 900.000.-TL borcu (20.02.2014-01.09.2014 arasında vergi dairesine intikal eden 10 adet muhtelif icra müdürlüklerine ait haciz yazısı olduğunu kabul edelim),
-temlik edilmiş de 800.000.-TL (temlik noter aracılığı ile 02.09.2014 tarihinde yapılmış ve temlik vergi dairesine 04.09.2014 tarihinde tebliğ edilmiş olsun) borcu bulunsun.
Bilindiği gibi iade işlemi Düzeltme Fişi ile yapılmaktadır. Mükellefin iadesinin 10.09.2014 tarihinde Düzeltme Fişine istinaden yapılacağını kabul edelim. Bu halde hangi alacaklar öncelikle ödenecektir?
AMME BORçLARININ DURUMU
6183 sayılı Kanunun 23'üncü maddesine göre, 'Tahsil edilip de kanuni sebeplerle reddi icabeden amme alacakları, istihkak sahiplerinin reddiyatı yapacak olan amme idaresine olan muaccel borçlarına mahsup edilmek suretiyle reddolunur…'. Bu düzenleme uyarınca 1.000.000.-TL iade alacağından öncelikle 250.000.-TL 10.09.2014 tarihinde mahsup edilecektir. Bu mahsup sonrası mükellefin 750.000.-TL iade alabileceği tutar kalmıştır.
İcra İflas Kanunun (İİK) 89/1 maddesi kapsamında Borçlunun üçüncü şahısda bulunan hak ve alacaklarının haczi mümkün olup, bu kapsamda Borçluya İİK 89/1 maddesi kapsamında Haciz ihbarnamesi gönderilebilir. Haciz İhbarnamesine ileride doğacak hak ve alacakların da haczine dair beyan düşülmesi anılan yasa metnine aykırı bulunmaktadır. Bu nedenle doğacak hak ve alacakların İİK mad 89/1 kapsamında haczi yasal olarak mümkün değildir. üçüncü şahıs kendisine haciz ihbarnamesinin geldiği tarih itibariyle borçluya ait nezdinde doğmuş bir alacak varsa ancak bu alacağı icra dairesine ödemekle yükümlüdür. Ancak doğmamış olan ve ileride doğması muhtemel alacağın haczi mümkün değildir.
Nitekim,
-Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 24.10.2011 tarih, 2011/1275 Karar ve 2011/749 Esas Numarası Kararı,
-Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 26.06.2012 tarih, 2012/22373 Karar ve 2012/4894 Esas Numaralı Kararı,
-Yargıtay 12. Hukuk dairesinin 27.06.2012 tarih, 2012/22694 Karar ve 2012/5507 sayılı Kararı,
-Yargıtay 12. Hukuk dairesinin 21.09.2010 tarih, 2010/20453 Karar ve 2010/7619 sayılı Kararı,
-Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 26.01.2011 tarih, 2011/681 Karar ve 2010/14080 sayılı Kararı
ve daha birçok karar bunu ifade etmektedir. Yani doğmamış alacaklar için haciz mümkün olmayacaktır.
Bu halde örnekte vergi dairesine 10.09.2014 tarihinden önce gelen hacizler hiçbir anlam ifade etmeyecek ve vergi dairesi mükellefin böyle bir alacağı bulunmadığı yönünde icra dairesine cevap verecektir.
TEMLİK EDİLEN ALACAĞIN DURUMU
Alacağın temliki 6098 sayılı Borçlar Kanununun 183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 183'üncü madde uyarınca, kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızası aranmaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.
Alacağın temliki (devri) borç ilişkisinden doğan belirli bir talep hakkının devrine yönelik olarak, alacaklı ile onu devralan üçüncü kişi arasında borçlunun rızasını aramaksızın yapılan ve sadece kazandırıcı bir tasarruf işlemi niteliğini taşıyan şekle bağlı bir sözleşmedir. Bu sözleşme alacaklı devreden şahıs arasında geçerli bir şekilde yapılmalıdır.
Alacağın temliki ile alacaklı değişir, alacak hakkı devralana (3. kişiye) geçer. Devralan daha önce temlik edene ait olan alacak hakkını kesin olarak iktisap eder; bunun üzerinde 'tasarruf etme' yetkisini kazanır. Temlik işlemi ile temlik eden, borç ilişkisinden çıkar ve onun yerine alacaklı sıfatıyla alacağı devralan 3. Kişi geçer. Alacağın temlik edilmesi için borçlu olan şahsın rızası da aranmamaktadır.
'Kaide itibariyle, bütün alacakların temliki mümkündür. Bu itibarla alacağın kaynağı ister akit, ister haksız fiil, ister haksız iktisap veya kanun olsun, temlik edilebileceği gibi, vadesi gelmemiş alacaklar, şarta bağlı alacaklar dahil temlik edilebilir. Bunun gibi kaynak itibariyle amme alacakları da kabili temliktir' (Prof. Dr. Nisim FRANKO Ankara üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi Cilt: 49 Sayı: 1)
'…sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklının, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilmesine alacağın devri (temliki) denilmektedir. Bu türdeki bir devir iradi (rızai) devirdir. Bütün alacaklar, ister sözleşmeden, ister haksız fiilden veya sebepsiz zenginleşmeden doğmuş olsunlar (yasa veya sözleşme hükümlerine veya işin niteliğine göre yasaklanmış olmadıkça) başkasına devredilebilir. Yeteri ölçüde belirlenmiş veya belirlenebilir olmak şartıyla daha sonra meydana gelecek (müstakbel) alacaklar (örneğin ilerdeki kira alacakları) ve şarta bağlı alacaklar da temlik edilebilir. Bölünebilen hallerde, alacağın bir kısmını temlik etmek de mümkündür. Buna karşılık konu veya zaman bakımından bir sınırlama yapmaksızın doğacak bütün alacakların temlikini öngören sözleşmeler, şahsiyet haklarına, ahlaka aykırıdır, ekonomik özgürlüklerin aşırı derecede sınırlaması niteliğindedir ve bu nedenle geçersizdir.' (Prof. Dr. Safa REİSOĞLU, Borçlar Hukuku, İstanbul-1993, S. 359-360)
Doğmamış alacağın temliki mümkün olarak kabul edilmektedir. Bu halde, vergi dairesinden doğacak olan alacağını üçüncü kişilere devredebilecektir.
2004 sayılı İcra İflas Kanununun 140'ıncı maddesine göre, 'Satış tutarı bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemiye yetmezse icra dairesi alacaklıların bir sıra cetvelini yapar. Alacaklılar 206 ncı madde mucibince iflas halinde hangi sıraya girmeleri lazım geliyorsa o sıraya kabul olunurlar. Bununla beraber ilk üç sıraya kayıt için muteber olan tarih haciz talebi tarihidir.'
Tam da bu noktada önemli olan soru, örneğimizdeki icra dairelerinin icra takibi mi öncelikli olarak kabul edilecektir, yoksa alacağın temliki mi öncelikli olarak kabul edilecektir?
Yukarıda ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere doğmamış alacak için icra takibi başlatılamayacak ancak doğmamış alacak temlik edilebilecektir. Bu halde de örneğimizdeki icra takipleri hukuken geçersiz kabul edilecek iken alacağın temliki hukuken geçerli kabul edilecektir ve sıralamada öncelik temlikin olacaktır.
Burada akıllara böyle durumda vergi dairesinden alacağı olanlar bu halde iade alacağını temlik ederek icraya engel olmaz mı sorusu gelebilir. Bu haklı bir soru olur ama kanaatime göre yukarıda açıkladığım gerekçelerle bu mümkündür.